1 Haziran 2011 Çarşamba

‘Adanmış Hayatlara Sevgi-Saygı Duruşu’

Bugünlerde arka arkaya Patti Smithin Çoluk Çocukve Oya Baydar ile Melek Ulagayın Bir Dönem İki Kadın-Birbirimizin Aynasındakitaplarını okudum. Kadınların yazdığı bu kitaplar sanata, devrime, aşka adanmışhayatlara saygı-sevgi duruşu...
http://tureykose.blogspot.com/2011/06/adanms-hayatlara-sevgi-sayg-durusu.html

Patti Smith bir rock müzik ozanı. Önce sevgilisi sonra -cinsel yönelimi farklılaşınca- en yakın dostu olan fotoğrafçı Robert Mapplethorpea adadığı kitapta 1960ları anlatıyor. Kitapta açlık, yoksulluk, uyuşturucu da var; dönemin rock ilahları ile Beat şair ve yazarları da. Onca yoksulluk-yoksunluk ortamındayaratmaçabası-ısrarı ile bir aşkın dostluğa doğru evrilmesindeki soyluluğun zerafeti çok etkileyici. Smithin kitabı sanata, aşka ve dostluğa bir saygı-sevgi duruşu, edebi bir selamlama.
Çoluk çocuklar ABDde kendi hikâyelerini yaşarken, Türkiyede debaşka şeylerolmaktadır. Oya Baydar, Sovyetler Birliği Komünist Partisi çizgisinde TİP-TKP geleneğinden; Melek Ulagay ise bunun tam karşısında yer alan Maocu TİİKP-Aydınlık çizgisinden geliyor. Baydarın hayatında Almanyada mültecilik, TKP, SSCBye talim terbiyeyegidiş, Berlin duvarınınüzerine yıkılışıve 12 yıl sonra ülkeye dönüş gibi çok önemli duraklar var. Ulagayın yaşamında ise gerillacılık, Filistin kampları ve sonrasında -ressam Orhan Taylanın eşi sıfatıyla- cezaevi kapılarında geçen günler var. Biri doktora tezi reddedildiği zaman Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının rektörlüğü işgal ettiği akademisyen, diğeri dağdaki terörist kız”. İki kadın, Türkiyede ve dünyada solun durumu, bölünmüşlüğü, geniş kitlelerden kopukluğu, kimilerine göre yenilgisi üzerine çok yazılıp çizildi. Ama bunların çoğu iktidar konumundan bakan erkek egemen gözün gördükleriydidiye yola çıkmışlar.
Oya Baydarın Sovyet çizgisinden kopuşları süreciyle ilgili anlattığı bir öykü yürekleri burkuyor. Evde tartışmalarda sürekli Ekim devrimisözleri geçerken Ekim devrimiyle ilgili kötü bir şeyler olduğunuanlayan oğulları Ekim,Peki benim adım ne olacak şimdi?diye soruyor. Baydarın anlattığı bir başka öykü de son derece çarpıcı:
“1987’de Yunanistanda tatil yaparken, parti bizim oradaki konuşmalarımızı dinletmiş. Tatilden dönünce bizi sorguya çağırdılar. (...) Hani şimdi telefon dinlemelerinden şikâyet ediliyor, siyasal hasımlar birbirlerini dinliyor, video kasetler çıkıyor, kayıtlar gerektiğinde kullanılmak üzere şantaj malzemesi olarak saklanıyor ya; bu konularda kimsenin kimseye söylenecek sözü yok bence. Burjuva partisiymiş, komünist partisiymiş , yöntemler aynı fark etmiyor.
Farklı çizgilerden gelen iki kadın 11 Eylülden sonra ABD Afganistanı bombalamaya başladığında Barış Girişiminde buluşuyorlar. Daha güzel bir dünya düşlemiş, dünyayı değiştirmeye kalkışmış, belki yenilmiş ama asla pişman olmamışiki kadın Yaşadık iştediyor... Evet, yaşamışlar ve hayatları romangibi...

Cumhuriyet Ankara Eki'nde yayımlandı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder