William Faulkner’ın Ses ve Öfke romanı, 20. yüzyılın çağdaş Amerikan edebiyatının klasiklerinden. Sıradan insanların büyük trajedilerinin romanı. Nobelli yazar, bu kitabı birkaç kez yazmış. Romanın ilk bölümü, okur için sınav anlamı taşıyor. Bu bölümün zorlu, kafa karıştırıcı sayfaları aşılıp, ikinci bölüme geçildiğinde kitap açılıyor. Okumak, kavramak, anlamak biraz daha kolaylaşıyor. Ama sadece “biraz!”
http://tureykose.blogspot.com/2011/06/faulknerdan-ses-ve-ofke.html
Kitapta ABD’nin güneyinde yaşayan Compson ailesinin dağılışı anlatılıyor. İlk bölümde zihinsel özürlü oğul Beny; ikinci bölümde kızkardeşi Candace (Caddy) ile yaşadığı ensest nedeniyle karışık duygular içindeki ağabey Quentin; üçüncü bölümde de mantıklı, otoriter diğer erkek kardeş Jason’ın anlatımlarıyla ailede yaşananları izliyoruz. “Ses ve Öfke’ye Ek” başlıklı William Faulkner imzalı son bölümde anlatıcı yazar olayların sonunu açıklığa kavuşturuyor.
Romanda çizgisel olarak akan bir zaman kavramı yok. İlk bölüm 7 Nisan 1928, ikinci bölüm 2 Haziran 1910, üçüncü bölüm 6 Nisan 1928, dördüncü bölüm 8 Nisan 1928 başlığını taşıyor. İlk bölüm zihinsel özürlü kardeşin gözünden anlatılırken; daha çok sesler, kokularla aktarılan, içgüdüsel, dağınık bir anlatım söz konusu. Bilinç akışı tekniği kullanıldığından, -bölüm anlatıcısının zihinsel özürlü olduğu da göz önüne alındığında- izlemesi, kavraması zor bir anlatım var. İkinci bölüm Quentin’e armağan edilen bir saatten yola çıkılarak “zaman” kavramıyla ilgili çarpıcı bir bölümle başlıyor: “Sana bütün umutların ve özlemlerin mezarını veriyorum, demişti; o daha çok insan yaşantılarının saçmalığına varman için acıta acıta kullanılmaya elverişlidir, böylece senin kişisel ihtiyaçlarını babanın ve onun da babasının ihtiyaçlarını karşıladığından daha çok karşılayamayacaktır . Bu saati sana zamanı hatırlayasın diye değil, ara sıra onu bir an olsun unutasın ve soluğunun hepsini onu elde etmek için harcamayasın diye veriyorum. Çünkü şimdiye kadar hiçbir savaş kazanılmamıştır, demişti. Savaş alanı insanların delilikleri ile umutsuzluklarını ortaya çıkarır ve zafer felsefecilerle budalaların hayalidir.”
Zaman “acıta acıta” ilerliyor, ensest ilişki Quentin’i intihara götürüyor. Faulkner’ın karakterlerinin inandırıcılığı, kahramanlarının özellikleriyle anlatım dili arasındaki koşutluk çarpıcı. Olay örgüsü karışık, anlatım dili okuru zorluyor. Ses ve Öfke, Faulkner’ın yazdığı ilk romanlardan olmasına karşın birçok eleştirmen tarafından yazarın en iyi romanı olarak anılıyor. Buna “en zor okunan” romanı özelliğini de mutlaka eklemek gerekir. Bazı kitaplar emek ister ve onlara ancak ikinci okumanızda ve belli bir yaştan sonra “ulaşabilirsiniz.” Ses ve Öfke, “okurluk tecrübesi”, bilgisi ve sezgisi isteyen bu tür kitaplardan...
----------------------------------
Cumhuriyet Ankara ekinde 10.06.2011 tarinde yayımlandı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder