11 Ekim 2012 Perşembe

20. yüzyılın iki efsane kadını: Tina Modotti, Montparnasse’lı Kiki


Deha”larını “hayatlarına harcayan” kadınlar

Oscar Wilde, “Asıl dehamı hayatıma harcadım, eserlerime ise yalnızca yeteneğimi...” der. 20. yüzyılın iki efsane kadını Tina Modotti ile Montparnasse’lı Kiki “asıl deha”larını hayatlarına koymuş-harcamış kadınlar. Hayat öyküleri 20. yüzyılın siyasal mücadeleler ve sanat arayışlarının -özellikle de fotoğraf sanatının- tarihi gibi. Ve aynı zamanda, özgür ruhlu iki kadının hayata meydan okuyuşunun. Margaret Hooks'un Devrimci Fotoğrafçı Tina Modotti ve Catel’in çizdiği, Jose-Louis Bocquet’in metinleri yazdığı çizgi roman Montparnasse’lı Kiki; iki kadının öncü, devrimci, bohem, sanatçı, fotoğrafçı, model, “esin kaynağı” ve “aşık” olarak öykülerini anlatıyor.

 
Tina Modotti bir 20. yüzyıl efsanesi. Oyuncu, model, fotoğrafçı, komünist ve hep “kadın”. 46 yıllık ömrüne Hollywood'dan İspanya iç savaşına, fotoğraf sanatının dahi isimlerinden Edward Weston'ın “modelliği”nden fotoğrafçılığa, ressam Dieogo Rivera'nın modelliği ve yoldaşlığından SSCB'ye uzanan bir hayatı sığdırmış... Ve büyük bedeller ödediği, ödettiği aşkları...Faşizmin “gerçek” ve “devrim” in ciddi bir ihtimal olduğu günlerde büyük acılar, büyük tutkular, büyük hayatlar yaşayanlar kuşağından. Murat Uyurkulak Devrim vaktiyle bir ihtimaldi ve çok güzeldi” der ya; Tina Modotti bu “ihtimal”in ta içinde yaşamış bir kadın...
Margaret Hooks'un Devrimci Fotoğrafçı Tina Modotti kitabını dilimize Laleper Aytek çevirmiş. Bu biyografi bize 20. yüzyılın öncü kadınlarından birini tanıtıyor. İtalya'dan ABD'ye göç öden Tina Modotti, önce Hollywood'da şansını deniyor ve bazı filmlerde oynuyor, sonra modellik yapıyor ve derken ünlü fotoğrafçı Edward Weston hayatına giriyor. Weston'ın önce modeli, sonra sevgilisi ve ardından “çırağı”oluyor ve daha sonra kendi fotoğraf dilini bularak fotoğraf tarihinde önemli bir yer ediniyor. Hooks kitabın önsözünde bir sanat tarihçisinin “Eğer Tina Modotti'nin Edward Weston tarafından çekilmiş fotoğrafları olmasaydı biz bugün Tina Modotti'yle ilgileniyor olur muyduk” küçümseyici sorusunu aktarıyor ve hemen yanıtlıyor:
Kesinlikle evet. Nisan 1991'de Sotheby'de düzenlenen bir açık arttırmada Tina Modotti'nin 1925 yılında çektiği Roses (güller) adlı fotoğrafı 165 bin dolara alıcı buldu. Aynı ticari kümede yer alan Tina Modotti fotoğraflarına her seferinde Man Ray, İmogen Cunnigham ve Weston'ın fotoğrafları kadar yüksek değerler biçildi.”
Tina Modotti'nin İtalya'da başlayan yaşam öyküsünde Amerika, Meksika, İspanya, Almanya, SSCB gibi yüzyılın büyük değişimlerinin, mücadelelerinin önemli adresleri var. Bu adreslerde hem yoldaşları var yanında, hem de sık sık değişen sevgilileri. Tina bir yandan politik mücadele, diğer yandan sanatsal arayışlar içinde varolan ve bir kadın olarak da aşkın ve bedensel tutkuların peşinden hesapsızca giden bir özgür ruh. Öyle ki bir arkadaş grubunda kişilikleriyle ilgili gözlemler konuşulurken, Tina bir kağıda “Tina Modotti_işi: erkekler!” diye yazacaktır. Öte yandan hayatı ve sanatı arasında bir bölünmüşlük yaşar. Weston'a yazdığı bir mektupta -Oscar Wilde'ın kulaklarını çınlatarak- şöyle der:
Hayatıma çok fazla sanat koydum -çok fazla enerji- ve sonuç olarak sanata verebilecek pek bir şeyim kalmadı.”

Modotti Meksika'da bohem bir çevreye girerken, Diego Rivera'nın da modeli olur. Chapingo'daki duvar resimlerindeki figürlerde Modotti vardır. Tina, hem Rivera'ya poz vermiştir ve hem de duvar resimlerinin fotoğraflarını çekmiştir. Diego Rivera ile ilişkisi de olmuştur. Daha sonra Frida Kahlo ile Diego Rivera'yı da Tina Modotti tanıştıracaktır. Bu arada, Tina'nın hayatına komünist lider Guerrero girerken, Komünist Parti'ye de üye olur. Politik tercihleri fotoğrafını da etkiler ve propaganda ağırlıklı fotoğraflar çekmeye başlar. Guerrero SSCB'deyken, bu kez Küba Diktatörü Gerado Machado tarafından Meksika'ya sürgüne gönderilen ve “solun Adonis'i” diye anılan Juila Antonio Mella girer hayatına. Mella daha sonra bir suikastçi tarafından öldürülür ve Tina suçlanır. “Tutku cinayeti” manşetiyle çıkar gazeteler ve Weston'ın çektiği nü fotoğrafları basına servis edilir. Soruşturma sonunda aklansa da medyanın yargısız infazı bitmez...
Hayatına giren erkeklerle dostluğu hep sürer. Weston dostu, en yakın arkadaşı olarak mektuplarıyla hep yanındadır. Yoldaşları Diego Rivera ve Frida Kahlo'yu 1 Mayıs yürüyüşünde fotoğraflamıştır, 1929 yılında sanatçılar sendikasının diğer üyeleriyle birlikte. Ancak daha sonra aralarında görüş ayrılıkları ortaya çıkar. Rivera, Troçki'ye yakınlığı nedeniyle Komünist Parti'den atılır. 1929 yılı boyunca Tina'nın evinde gizli parti toplantıları yapılırken, sürekli polis gözetimindedir. Tina tutuklanır ve sınır dışı edilir. Bunun üzerine bir yük gemisinde Hollanda'ya gelen Tina, daha sonra da Almanya'ya geçer. Arkasından komünist lider Vittorio Vidali ile Moskova'ya gider. Tina'ya Komünist Partisi'nin resmi fotoğrafçılığı önerilir, ancak geri çevirir:
Dava için feda etmek istemediği tek şey, en üst noktadaki sanatsal standartlarıydı. Bir kadın olarak, siyasal anlamda başarısız olabilirdi, olmuştu da. Fakat fotoğraf konusunda başarısız olmayacaktı. Devrime katıldığında estetikten vazgeçmesi gerektiğini bilecek kadar akıllıydı. Ancak ihlal etmeye gönlünün razı gelmediği tek şey de estetik duyarlılığıydı.”

Artık fotoğrafçılığı bırakmıştır. Parti gizli bir görevle Avrupa'ya yollar kendisini ve İspanya iç savaşına katılır. Ardından yeniden Amerika'ya kaçar, kabul edilmeyince de yeniden Meksika'ya. Bu tutkulu, serüvenlerle dolu hayat 46 yaşında sona erer. Yakın dostu Neruda mezarı başında onun için yazdığı şiiri okur ve daha sonra “Tina Modotti’nin Kitabesi” şiiri mezar taşına yazılır. Neruda, yoldaşını “Bir gün geçecekler küçük mezarının yanından/ solmadan önce dünün gülü,/ yarının adımları geçecek yanından/ görmek için sessizliğin yandığı yeri” dizeleriyle uğurlar...


Montparnasse’lı Kiki

Montparnasse’lı Kiki, bir başka efsane 20. yüzyıl kadını. Onu daha çok Man Ray'ın “modeli” olarak tanıyoruz. Fotoğrafseverler 20. yüzyılın en önemli fotoğrafçılarından Man Ray’ın bir kadının sırtını viyolonsele çevirdiği ünlü fotoğrafı bilirler. İşte “Montparnasse’lı Kiki”, bu fotoğrafın modeli. Sadece onun mu? Man Ray’ın birçok fotoğrafının yanısıra Kisling, Foujita, Utrillo ve Leger gibi sanatçıların da modeli olarak resim tarihinde önemli bir yeri var. Kiki, 1920’lerin Montparnasse’ında birinci ve ikinci dünya savaşları arasında bohem sanat çevreleri içinde döneminin en önemli kadın karakterleri arasında yer alıyor. Uzun yıllar Man Ray’ın sevgilisi olan Kiki; sadece fotoğrafçıların, ressamların “model”i değil, döneminin “daha fazla” özgürlük arayışındaki kadınları için de “model” olmuş...
Kiki'nin “çizgi” hayat öyküsü, bir dönem romanı gibi de okunabilir. Kitapta, bir yandan Kiki’nin sefaletten sefahata, “taşralı çirkin” kızdan “gözde” modelliğe uzanan serüvenini izlerken; öte yandan Dadaizm, Sürrealizm gibi sanat akımlarının tarihine doğru bir yolculuğa çıkıyoruz. Kiki’nin hayat hikayesinde resim-heykel-fotoğraf tarihine damgasını vuran isimler geçit resmi yapıyor. Öyle bir hayat ki; aşk da var -hem kadınlar, hem de erkeklerle-, sanat da -sadece model değil, şarkı söylüyor, resim yapıyor, dansediyor-, sefalet de, sefahat da. Uyuşturucu öyküleri de, “Montparnasse kraliçeliği” de, Coco Chanel’in partisinde şarkı söylemek de, “fahişelik” suçlamasıyla tutuklanmak da. Öyle ki; Aragon Kiki’nin “sanatçı” olduğu konusunda şahitlik yapar da ancak öyle tahliye edilebilir.
Kiki’nin hem görsel, hem de yazınsal açıdan ilham verici bir hayatı olmuş. Nitekim, kendisi de anılarını yazmış. Üstelik bu kitaba Hemingway önsöz yazmış. “Doğuştan güzel bir yüze sahip olan Kiki, ondan bir sanat eseri yaratmayı bilmiştir. (...)Montparnasse’a bir dönem tartışmasız Kiki hükmetmiştir, Kraliçe Viktorya bile kendi dönemine o kadar hükmedememiştir” diyor. Üstelik, Hemingway yaşamı boyunca sadece iki kitaba önsöz yazmayı kabul edecektir. Kiki, dönemin ruhuna uygun olarak kitabın imza gününde de bir skandal yaratmayı ihmal etmez. Kitabevi önünde kuyruğa girenler 30 franka kitap, imza ve Kiki’den bir öpücük alırlar.

Kiki, hayata kendi tarzıyla meydan okuyan, cesur bir kadın. Yıllar sonra sefalet ve çöküş döneminde bir barda karşılaştığı Man Ray “Neden etrafında dönüp duran zenginlerden biriyle evlenmedin” diye sorduğunda “İmkansızdı, çok korkuyordum. Sıkılmaktan” karşılığını verir. Kiki’nin hayatının çizgi romanı, Colette’in, Anais Nin’in kitaplarını, bu kitaplardaki kadın kahramanları çağrıştırıyor...
-------------------------------------------------------------------------------------------------------

Devrimci Fotoğrafçı Tina Modotti, Margaret Hooks, Agora Kitaplığı, 334 sayfa
Montparnasse’lı Kiki, Catel ve Bocquet, BilgeSu Yayıncılık, 413 sayfa
---------------------------------------------------------
Cumhuriyet Gazetesi Kitap ekinde 11 Ekim 2012 tarihinde yayımlandı.

2 yorum: