30 Eylül 2011 Cuma

Alain De Botton’dan Ateistler İçin Din

Londra’da yaşayan İsviçreli yazar Alain De Botton, gündelik yaşamın felsefesini yaptığı kitaplarıyla ülkemizde de çok okunan yazarlardan biri oldu. Öyle ki, son kitabı Ateistler İçin Din-Bir İnanmayanın Din Kullanım Kılavuzu, İngiltere’den önce Türkiye’de yayımlanmış. Yazar, kitapta Hristiyanlık, Yahudilik ve Budizmi “seküler yaşamda yararlı olabilecek” unsurlar açısından inceliyor.

20 Eylül 2011 Salı

Ressam Avni’nin Son Yılı

“Gerçek” hayat hikayeleri “roman”laşırken...

Turhan Kayaoğlu’nun Ressam Avni’nin Son Yılı romanı hem “biyografik”, hem de “otobiyografik” roman özellikleri taşıyor. Kitapta Ressam Avni’nin soyadı hiç anılmıyor -ancak Avni Arbaş olduğunu anlıyoruz- bu anlamda “biyografik” özelliği baskın. Öte yandan, yazar Turhan Kayaoğlu’nun yaşamı roman kahramanı Engin ile koşutluklar taşıdığından “otobiyografik” özelliği de öne çıkıyor. “Gerçek” kişilerden yola çıkan Turhan Kayaoğlu, kahramanlarını kurgusal karakterlere dönüştürerek hayatlarını “romanlaştırıyor”....

14 Eylül 2011 Çarşamba

“Romantik Komünist” Nazım Hikmet

Tatilde Nazım Hikmet’i anlatan iki kitap okudum arkaya arkaya. Hıfzı Topuz’un roman kurgusuyla yazılmış Hava Kurşun Gibi Ağır kitabı ve Saime Göksu ile Edward Timms’in yazdığı Romantik Komünist adlı biyografi.

3 Eylül 2011 Cumartesi

‘Çağ’ları Aşan Aşklar

Mehmet İnanç Turan’ın Tarihin Silinmez Mürekkepli Aşkları adlı kitabı zamana yenilmeyen, çağları aşan, kuşaktan kuşağa anlatılan, yazılan, resmedilen, ilham veren “aşk”ları anlatıyor...

Kitapta yazar, sanatçı ve devlet adamlarının “aşık” kimlikleriyle öyküleri var. Aşk, en sert muktedirleri bile “tutsağa” çeviriverir. Bakınız; “Benim tek metresim iktidardır” diyen Napolyon Bonaparte’ın Josephine’e yazdığı mektuplara. “Kıskanç olduğumu sanıyordum ama yemin ederim böyle bir şey söz konusu değil. Senin üzüntülü olduğunu bilmektense, sanırım ben kendi elimle sana bir sevgili bulurdum” diyebilen bir Napolyon’u gözünüzün önüne getirebiliyor musunuz? Ya da, Freud’u “hayatı boyunca tek kadına aşık olmuş, kıskanç bir erkek” kimliğiyle özdeşleştirebiliyor musunuz? “Kadına mı gidiyorsun kırbacını unutma!” buyuran Nietzche’nin Lou Salome karşısında yaşadıkları da pek öyle eli “kırbaçlı” erkek görüntüsüyle örtüşmüyor...
http://tureykose.blogspot.com/2011/09/caglar-asan-asklar.html


Aşk olur da, ihanet, üçüncü kişiler, acı çekenler, çektirenler olmaz mı? Mayakovski’nin iki kız kardeş Lili Brik ve Elsa Trıolet’le yaşadığı aşklar bir roman gibi okunuyor. Bu iki kız kardeş, Mayakovski ve Aragon’un esin kaynağı olarak da edebiyat tarihinde bir yere sahip. Gala da dahilere esin kaynağı olarak sanat tarihine geçmiş başka bir özgür “aşk” kadını. Hani o güzelim “Okul defterlerine, sırama, ağaçlara, kumlar, karlar üstüne yazarım adını, özgürlük” şiirini yazan Eluard’ın erotik bir tutkuyla bağlı olduğu Gala’ya daha sonra da ressam Salvador Dali tutulur. Edebiyatseverler, Avusturyalı yazar Stefan Zweig ile eşi Lotte’nin birlikte intihar etme öyküsünü bilir. Bu kitapta Zweig’in önceki eşi Maria von Winternitz adlı yazarla inişli çıkışlı ilişkisini de öğreniyoruz. Zweig, intiharından önce de Friderike’ye bir veda mektubu yazmış. Frederike bu mektupları daha sonra yayımlamış, ancak “Lotte ve Stefan” diye imzalanmış mektuplardan “Lotte”in adını silerek. Kıskançlığı birlikte ölüme gitmiş iki insana saygısızlık yapmasını önleyememiştir.

“Tarihin silinmez mürekkepli” aşklarında aşkın tüm halleri var. İlk çarpılma, tutulma, tutku, kıskançlık, ihanet, umut, sancılı tükeniş ve “son” halleri. Kitapta aşka dair bir çok tanım, özlü söz de var... Ama aşk “söz” dinler mi, tanımlara sığar mı? Bizet’in operasında Carmen’in dediği gibi; “Aşk bir çingene çocuğudur, yasa tanımaz”...

_____

Tarihin Silinmez Mürekkepli Aşkları, Mehmet İnanç Turan, Kalkedon Yayıncılık, 364 sayfa.
------------------------------------------
26 Ağustos 2011 tarihinde Cumhuriyet Ankara ekinde yayımlandı.