4 Mart 2013 Pazartesi

Amin Maalouf'tan Doğu'dan Uzakta

“Tarihin hataları” ve “parantezler”




Amin Maalouf'
un son kitabı Doğu'dan Uzakta, terkedilmiş ülkeye dönüşün, “mazi”yle, gençlikle karşılaşmanın, hesaplaşmanın kitabı. Kavafis
ünlü şiirinde “Yeni bir ülke bulamazsın, başka bir deniz bulamazsın /bu şehir arkandan gelecektir” der ya; ne kadar uzağa giderseniz gidin ana yurdunuz peşinizi bırakmaz, ne kadar kaçarsanız kaçın çocukluğunuz-gençliğiniz peşinizden gelir...

Lübnan asıllı Fransız yazar Maalouf’un romanı, otobiyografik özellikleri baskın bir kitap. Fransa’da yaşayan ve “adını yazmaktan ürktüğü sevgili ülkesine” dönen Adam’ın hikayesi, birçok yerde Amin Maalouf’un hayatıyla örtüşüyor. İç savaşın darmadağın ettiği hayatlar ve yıllar sonra ülkelerine dönen bir grup arkadaşın hikayesi, 16 günlük bir iç hesaplaşma ve yüzleşmelerin romanı olarak karşımıza çıkıyor....



Ülkesini terkedip Avrupa’ya , Amerika’ya, Brezilya’ya kaçanlar, ülkesinde kalıp savaşın kirine bulaşanlar, radikal uçlara savrulanlar yıllar sonra karşılaştığında “Ahh mazi...” nostaljisiyle birbirleriyle kucaklaşmıyorlar öyle kolayca...Geçen yılların, yapılan seçimlerin hesabı da soruluyor, veriliyor...Ana yurda dönmek, gençliğe dönmek, eski dostluklara, eski hikayelere dönmek o kadar kolay olmuyor. Yazar, Simone Weıl’
in “Kaba kuvvetle ilişkiye maruz bırakılan her şey alçalır. Darbeyi indiren de, darbeyi yiyen de aynı kirlenmeyi yaşar” sözlerini epigraf olarak kullanmış. Roman bu “kirlenme”yi -de- anlatıyor. Savaş herkesi kirletiyor; kaçanı da, kalanı da, kazananı da, kaybedeni de...Yitik cennet hikayelerinin üstüne kan bulaşınca hiçbirşey eskisi gibi olmuyor. Amin Maalouf’un kahramanı Adam, iç savaştan sonra Fransa’ya yerleşmiş bir tarihçi. “İki vatan arasında, inançla inançsızlık arasında” kalmış bir Doğulu.
Adam, yolları, düşünceleri ayrılınca reddettiği eski dostu Murad’ı ölüme uğurlamak için memleketine dönüyor. Ve bu dönüş eski dostlarla karşılaşmanın yolunu açıyor. Amerika’dan gelen Albert, Brezilya’dan gelen Naim, ülkesinde kalmış “savaş dulu” Semiramis, zengin işadamı Ramiz ve onun manastırma kapanan can dostu Ramzi’nin hayat öyküleri iç savaşın dünyanın dört bir yanına, bambaşka siyasal çizgilere, bambaşka hayatlara savurduğu insanların hikayelerini buluşturuyor. Ve bu hikayelerin içine bir “aşk parantezi” de giriyor. Adam’ı Fransa’da bekleyen “sürekli aradığı, umutsuzca aradığı ve bir gün bulduğu” bir kadın vardır. Ama, gerçek bir ilişki “suç ortaklığı, sevgi ve hata yapma hakkı” demektir. “Parantez”lerde “hata yapma hakkı” kullanılır... Amin Maalouf, kitabın başında “Adımda doğmakta olan insanlığı taşıyorum, ama ben nesli giderek tükenen insanlığa aidim” diye kayıt düşerken, şunları ekliyor:
“Ben bir soy zincirinin ilk değil, son halkası , kendi insanlarımın en sonuncusu, onların birikmiş hüzünlerinin, hayal kırıklıklarının ve utançlarının emanetçisi olacağım. En berbat vazife bana düşüyor: Sevdiklerimi teşhis edeceğim, sonra başımı sallayacağım ve örtü yeniden yüzlerinin üstüne çekilecek. Ben nesli tükenenler görevlisiyim. Ve sıra bana geldiğinde hiç eğilip bükülmeden bir kütük gibi devrilecek ve duymak isteyenlere şunu yineleyeceğim: 'Haklı olan benim, hatalı olan Tarih!”Doğu’dan Uzakta, geçmişe, ana yurda bir hac yolculuğunun hikayesi. Bitmez tükenmez iç savaşlarla, yıkımlarla içiçe yaşayan bir coğrafyanın “hatalı tarih”in dokunaklı, hüzünlü romanı...--------------------------------------------Doğu'dan Uzakta, Amin Maalouf, YKY Yayınları, 457 sayfa  
----------------------------------------
Cumhuriyet Gazetesi Ankara ekinde 4 Mart 2013 tarihinde yayımlandı. 

2 yorum:

  1. Ben de keyifle, kendimin ve arkadaslarimin kisisel tarihlerini de dusunerek okudum. Yakin donem romanlari 'siirsel' hissedilmez nedense, serttir, acitir. Dogudan uzakta da can yakan bir roman. Sonunda 'aceleye gelmis' hissi yasadim sadece. Belki bitmeyen bir sureci "bitirmek" zor oluyor.maolufun da senin de eline saglik.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Nuray, ben de kitabı okurken son dönem yakın çevremizdeki politik iç kavgaları, tartışmaları düşündüm. Ama araya gurbet, sürgün, iç savaş girmemiş en azından. Sonu konusunda sana katılıyorum. Benim "son"la ilgili anlatmayı beceremediğim tedirginliği ne güzel ifade etmişsin. Gerçeği kurguya çevirirken biraz "zorlama"lar oluyor demek ki...

      Sil