10 Ağustos 2014 Pazar

Umberto Eco'dan Bülent Arınç'a yanıt!



Gülmek, korkuyu yok etme sanatı”

Gülmek köylünün eğlencesi, sarhoşun özgürlüğüdür”

Gülmek, köylüleri şeytan korkusundan kurtarır”



Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, geçtiğimiz günlerde “Kadın iffetli olacak. Herkesin içerisinde kahkaha atmayacak” diye fetva verdi. Bu sözlerle başlayan tartışma; İtalyan yazar, orta çağ uzmanı, tarihçi, filozof, estetikçi Umberto Eco'nun Gülün Adı romanını akla getirdi hemen. 14. yüzyılda bir manastırda geçen bu romanın merkezinde labirentlerle, cinayetlerle ve hatta intiharlarla korunan -daha doğrusu- ulaşılması engellenen bir kitap var. Aristo'nun Poetika'sının ikinci kitabını gülmeye ayırdığı ve gülmeyi yücelttiği bu kitabı henüz hiç kimse okumamış. Kütüphaneye kütüphaneci ve çömezinden başka kimsenin girmesi yasak! Bazı “sapkın” kitaplara ve özellikle gülmeyi öven bu kitaba hiçbir gözün değmemesi için cinayetler işleniyor. Sayfalar boyunca “gülmenin caiz olup olmadığı” tartışılıyor...

Arınç'ın sözlerinden sonra, Şadan Karadeniz'in dilimize çevirdiği Gülün Adı'nı kitaplıkta buldum, altını çizdiğim sayfaları yeniden okudum. Ne çok korkmuşlar yüzyıllar boyu gülmekten? Ne de olsa; kiliseyi korumak, köylünün isyan etmesini engellemek için korkuyu diri tutmak gerek. İnsanlar gülerlerse korkuyu yenebilirler, otoriteye başkaldırabilirler. Redhack soruşturmasında gözaltına alınan oyuncu Barış Atay'ın o kocaman gülümsemesini anımsayın. “Gülmek devrimci bir eylemdir” demişti o günlerde. Bülent Arınç -belki de- kadınların kahkaha atmasından korkmakta haklı! Üstelik sadece “gülmek” de değil, “kahkaha” şiddetinde gülmek!

Gülün Adı kitabındaki Ortaçağ Hristiyan dünyasında din ve bilim, bağnazlık ve özgürlük, korkuya bağlı inanç ve kuşkuya dayalı güler yüzlü bilim, kilisede kurumsallaşmış din ve sorgulayan inanç tartışmaları bugün de çok şey söylüyor. Umberto Eco, romanını 14. yüzyılda bir manastırda kurgulamış. Ve, romandaki tartışmalar 7 yüzyıl sonra da güncel. Egemenler hep kelimelerin kudretinden korkmuşlar. Ve, bir “korkuyu yok etme sanatı” olarak da gülmekten...

Romanın kahramanları eski bir sorgucu olan rahip William ile kör rahip Jorge'nin tartışmaları iki farklı bakış açısını ortaya koyuyor. Arınç'ın sözleriyle başlayan tartışmaya edebiyat dünyasından bir katkı olarak, bu kitaptan altını çizdiğimiz bazı bölümleri paylaşıyoruz:


"Gülmek korkuyu öldürür"

.Güldürüler, kafirler tarafından seyircileri güldürmek için yazıldı; iyi de olmadı. Efendimiz İsa, hiç güldürü ya da masal anlatmadı; yalnızca cenneti nasıl elde edeceğimizi bize öğreten açık seçik meseller anlattı o.

.İsa'nın gülmüş olabileceği düşüncesine niçin bu kadar karşısınız? Gülmenin tıpkı banyo gibi bedendeki sıvıları ya da bedenin öteki sayrılıklarını, özellikle nedensiz can sıkıntısın sağaltmaya yarayan iyi bir ilaç olduğuna inanıyorum ben.

.Banyolar bedendeki sıvıların dengesini yeniden kurar. Oysa gülme bedeni sarsar, yüz çizgilerini bozar, insanı maymuna benzetir.

.Maymunlar gülmezler; gülmek insana özgüdür; insan ussallığının belirtisidir.

.Söz de insan usunun belirtisidir, ama sözle Tanrı'ya küfredilebilir. Gülmek delilik belirtisidir. Gülme kuşkunun kışkırtıcısıdır.

.Ama kimi zaman kuşkulanmak doğrudur. Gülme, kötüleri şaşırtmaya, onların aptallıklarını açığa çıkarmaya da yarar. (...) Ama gülmekle ilgili bu incelemede seni korkutan neydi? Bu kitabı ortadan kaldırarak gülmeyi ortadan kaldıramazsın.

.Gülmek köylünün eğlencesi, sarhoşun özgürlüğüdür. Gülmek, köylüleri şeytan korkusundan kurtarır; çünkü aptallar şenliğinde, Şeytan da zavallı bir aptal olarak belirir; bu yüzden de denetim altına alınabilir. Ama bu kitap insanın kendisini Şeytan korkusundan kurtarmasının bilgelik olduğunu öğretebilir. Köylü, şarap boğazından lıkır lıkır geçerken güldüğü zaman kendini bey sanır. Gülmek, bir köylüyü bir an için korkudan kurtarır. Ama yasa korku aracılığıyla kendini kabul ettirir; yasanın gerçek adı Tanrı korkusudur. Oysa bu kitaptan, tüm dünyayı yeni bir ateşle tutuşturacak iblisçe bir kıvcılcım çıkabilir. Ve gülme, Prometeus'un bile bilmediği gibi yeni bir korkuyu yok etme sanatı gibi tanımlanacaktır. Babalarımızın sağgörüsü seçimini yapmıştı: Eğer gülme halktan insanların eğlencesiyse , halktan kimselerin özgürlüğü dizginlenip aşağılanmalı, sertlikle yıldırılmalıdır.

.Niçin? Kendi zekamı başkalarının zekasıyla çarpıştırırdım.

.O zamana kadar sen kendin de Şeytan'ın tuzağına düşmüş olurdun. Sövgü bizi korkutmaz. Ama eğer bir gün alay sanatı kabul edilebilir kılınacak olursa; bir gün biri “Tanrı'nın insan olarak ortaya çıkmasına gülerim” diyebilirse o zaman bu küfrü durdurmak için hiç silahımız olmayacak.


.Peygamberlerden kork Adso; gerçek uğruna ölmeye hazır olanlardan da...Jorge Aristo'nun ikinci kitabından korkuyordu; çünkü o kitap, belki de gerçekten , kölesi olmayalım diye tüm gerçeklerin yüzünü nasıl değiştirebileceğimizi öğretiyordu. Belki de insanları sevenlerin görevi, onları gerçeklere güldürmektir; gerçeği güldürmektir; çünkü biricik gerçek , gerçeğe duyulan çılgınca tutkudan kendimizi kurtarmayı öğrenmektir. 
---------------
Cumhuriyet Gazetesi Pazar ekinde  10 Ağustos 2014 tarihinde yayımlandı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder