23 Ocak 2012 Pazartesi

Prag'da "komünizm" müzesi




“Görmüş, geçirmiş” bir kent: Prag
Komünizmin
“müzelik” olmasının hüznü


Prag, büyülü bir kent...Meydanları, 100 kulesi, kalesi, Aziz Vitus katedrali, saati, sokakları, Vltava nehri üzerindeki köprüleri ile daha adımınızı atar atmaz gözlerinizi kamaştırıyor. İkinci dünya savaşında sadece bir tek bombanın düştüğü bu kenti “Hitler'in bile bombalamaya kıyamadığı” söyleniyor. Kentin soylu bir güzelliği var, ama bu soyluluk “asalet”e değil, “görmüş geçirmiş”liğe bir vurgu. Prag, çok şeyler “görmüş” ve “geçirmiş” bir kent. Nazi işgalini de biliyor, kızıl orduyu da, komünizmi de, Sovyet tanklarını da... Baharı da, kışı da, işgali de, kadife devrimi de...
Yazının devamını okumak için tıklayın.http://tureykose.blogspot.com/2012/01/pragda-komunizm-muzesi.html


Bir edebiyat okuru olarak benim için Prag; öncelikle Kafka demekti. Sonra, Milan Kundera ve Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği, sonra bir başka yazar-siyasetçi Vaclav Havel...Yılbaşı vesilesiyle Prag'a gittiğimizde Kafka'yı müzesinde selamladık, kalenin yanındaki altın yolda yer alan küçük evini ziyaret ettik ve müdavimlerinden olduğu Louvre kafede yemek yerken de izini sürdük...
Kentin sokaklarında kaybolurken, yakın tarihinde önemli rol oynayan 3 adreste durakladık. Prag'ın kalbi Vaclav meydanında atıyor. Vaclav Meydanı, kentin tarihine tanıklık etmiş, önemli dönüşümlerde rol oynamış, pek çok gösterinin adresi. Nazi karşıtı gösterilerden, 1968’de Sovyet tanklarını protesto için düzenlenen gösterilere, Prag Baharı’na, 1989 yılında komünizmin yıkılışına dek pek çok önemli olay bu meydanda başlamış, sonlanmış. Meydana çıktığımızda “en yakın tarih”le karşılaştık. Meydanın başındaki ulusal müzenin önünde 2011 yılı Aralık ayında yaşamını yitiren eski cumhurbaşkanı, kadife devrimin öncülerinden Vaclav Havel'in resmi vardı. Praglılar Aziz Vaclav anıtı önünde yaktıkları mumlarla Havel’i selamlıyordu. Heykelin çevresinde yüzlerce mum, mektup, kalp şeklinde yazılar ve fotoğrafla Havel anılırken; caddenin aşağısında belediye meydanında ise kent ışıl ışıl yeni yılı kutluyordu.
Ağaçlar süslenmişti, yılbaşı nedeniyle meydana kurulmuş büfelerde sıcak şarap satılıyordu. Meydana kurulan sahnede giysileriyle, saçlarıyla Beatles’ı taklit eden gençler Beatles şarkıları söylüyordu. Prag’da Beatlas’ın, John Lennon’un özel bir yeri var. John Lennon öldürüldükten sonra yasını tutan Çekoslovak gençliği, Kampa adasındaki bir duvarın üzerine “imagine” yazıp yanına Lennon’un bir portresini çizmişler. Polis yazılanları silmiş, gençler yeniden yazmışlar. Bu duvarda bir grafitti mücadelesi başlatılmış. Lennon duvarı, muhalif seslerin mücadele alanı olmuş. Duvardaki yazıları artık kimse silmiyor, hatta turistik mekana dönüşmüş. Kenti ziyaret edenler Lennon duvarını da görmeden geçmiyor. Duvardan Lennon’un şarkı sözleriyle, fotoğraflarıyla barış ve aşk mesajları veriliyor...
Orta Avrupa’nın bu görkemli kenti bir “açık hava müzesi” olduğundan, en iyi sokaklarda yürüyerek kentin güzelliğinin tadına varabiliyorsunuz. Prag’da çok fazla müze ziyaret etmek istemedik. Ancak, turizm bürolarında “Komünizm müzesi” broşürlerini görünce gitmeden edemedik. Üzerinde Stalin resmi bulunan “Dream , reality, nightmare” (Hayal, gerçeklik, kabus) yazılı broşürler müzenin içeriğini haber veriyordu. Müzenin altında kapitalizmin simgesi Mc Donalds, yanında ise bir casino vardı. Müzenin girişinde elinde orak çekiçli kızıl bayrak olan dev bir Lenin heykeli karşılıyor ziyaretçileri, daha sonra Lenin, Marks, Stalin heykelleri, büstleri, sosyalist gerçekçi propaganda sanatı örneği resimler, okul kitapları, afişler, sosyalist gerçekçi resim örnekleri, oraklar, çekiçler, kızıl yıldızlar sergileniyor. Videoda yakın tarihle ilgili bir film gösterilirken, görüntülere eşlik eden şarkı sözleri çok dokunaklıydı: “Hayat sana teşekkür ederim, çektirdiğin acılar için, yaşattığın işkenceler için...Ve bunların karşılığında bize öğrettiklerin için....” Müzenin simgelerinden biri vampir dişli matruşka. Her müzenin olduğu gibi bu müzenin de “shop” u var. Vampir dişli matruşkalar, karikatürize edilmiş Lenin resimleri, kartlar, tişörtler ile Lenin mumları satılıyor. Bir Lenin “mumu” önünde düşüncelere dalarken; yılbaşı gecesi tanık olduğumuz bir an geldi gözlerimizin önüne. Bir turist elindeki sosisli sandviçi çöpe atınca fırlayıp gelen yaşlı bir adam çöpten çıkardığı sandviçi yemeye başlamıştı...
Bir zamanlar “komünizm” düşleri görmüş olanlar için hüzün vericiydi komünizmin “müzelik” olması. Ama “Herkesten yeteneğine göre, herkese ihtiyacı kadar” diyen komünizmin ütopyası bugün de güncel değil mi? Ekonomik krizden sonra birileri “Karl Marks haklı mıydı” diye sormaya başlamadı mı? Ve John Lennon'un “İmagine” şarkısındaki çağrı hala yüreklerimize değmiyor mu?: “Cennetin olmadığını hayal et/ Hiç ülke olmadığını hayal et/ Bunu yapmak zor değil/ Öldürecek ve uğruna ölecek bir şey yok/ ve din de yok/ Hayal et bütün insanların/ hayatı barış içinde yaşadığını/ mülkiyetin olmadığını hayal et/ hayal et bütün insanların/ tüm dünyayı paylaştığını...”
-----------------------------------------
22 Ocak 2012 tarihinde Cumhuriyet Pazar dergide yayımlandı
Diğer gezi yazıları:


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder