4 Mart 2012 Pazar

Artist: Asıl “Artistlik” Sessizlikte Gösterilir!






Herkesin birbiriyle “fena halde iletişim” içinde olduğu zamanlarda sessiz, üstelik siyah-beyaz bir film izlenir mi? Bu soruya, bir de magazin kültürümüzden gelen şarkıcı Demet Akalın’ın Artist filmini izlemek için gittiği sinema salonunu 10 dakika sonra “Ne biçim film bu, diyalog yok, üstelik siyah-beyaz. Paramı geri verin” diye terkettiği ve kendisine bir davetiye verildiği bilgisi de eklenince tedirgin olmuştuk. (Böylece beğenmediğimiz filmler için sinemalardan bilet-davetiye isteyebileceğimizi de öğrenmiş olduk!) Her ne kadar Demet Akalın sinema konusunda “kanaat önderimiz” olmasa da, arkadaşlarımızla gittiğimiz sinemada filmi seyretmeye “Acaba sıkılır mıyız?” kaygısıyla başladığımızı itiraf etmeliyim...


Fransız yapımı Artist, en iyi film, yönetmen ve erkek oyuncu dahil olmak üzere 5 dalda Oscar ödülü kazandı. Michel Hazanavicius, en iyi yönetmen ödülünü alırken, “en iyi erkek oyuncu” Oscarını da Jean Dujardin kazandı. Filmi seyretmeye biraz önyargılı başlasam da, kısa sürede bundan utandım, 100 dakika süren filmi büyük bir keyifle izledim.

Artist, sinema tarihine, sessiz film dönemine bir saygı filmi. 1920’li yılların sonunda Hollywood’da sesli sinemaya geçiş sürecinde sessiz dönemin ünlü artisine yol görünür, “konuşan” filmler ve oyuncularının dönemi başlar. Gözden düşen, kariyerinin sonuna gelmiş ünlü sessiz sinema oyuncusu rolünda Jean Dujardin “döktürüyor”. “Konuşan” filmlerin kadın artistinin verdiği bir röportajda eleştirdiği gibi “konuşamadığı için bol bol mimikle” gösterişli bir oyunculuk sergiliyor.

Eski-yeni, sessiz-konuşkan, gözden düşen yaşlanmaya başlamış erkek artist-göze giren genç kadın artist ikilemleri ile hikaye ilerlerken; arada ekrana gelen o Laurel Hardy filmlerinden bildiğimiz -eğer yetişenler ve merak edip seyredenler varsa hala- kısa cümlelerle olaylara ilişkin temel akışı izleyebiliyoruz.

Film sessiz olunca başrolde Jean Dujardin’in yanısıra müzik de öne çıkıyor. Nitekim, Oscar töreninde “en iyi müzik” ödülü de bu filme gitti.

Belki de asıl “artistlik” sessizlikte gösterilir, sözcüklerin desteği olmadan. Jean Dujardin beyazperdede hareketleriyle, mimikleriyle, beden diliyle oyunculuğun tüm olanaklarını kullanırken; sözcüklerin eksikliğini doldurmak da seyircinin hayal gücüne kalıyor.

Artist filminin en büyük rakibi olarak gösterilen Martin Scorsese’nin yönettiği Hugo filmini henüz izlemedim. Bu nedenle iki filmi kıyaslayacak durumda değilim; ancak bence Artist sinemaseverlerin atlamaması gereken bir film...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder