27 Mart 2012 Salı

Erendiz Atasü’den Güneş Saygılı’nın Gerçek Yaşamı



“Ölen” başkente ve “tükenen” gençliğe veda mektubu


Erendiz Atasü’nün son romanı Güneş Saygılı’nın Gerçek Yaşamı; talan edilen, zehirlenen, öldürülen başkente bir ağıt... Bir kadının, bir döneme, gençlik düşlerine, aşklarına ve kentine yazılmış uzun veda mektubu...



Güneş Saygılı’nın Gerçek Yaşamı; 1970’lerden günümüze kentli aydınlar, devrimciler, kapıcı dairelerinde yaşayanlar, geri dönüşüm işçileri ve ağalarının hayatlarına, uzlaşmalarına, teslim olmalarına, yenilgilerine, çelişki ve tükenişlerine dair bir roman. Otobiyografik izler taşıyan roman, iki yönde akıyor. Erendiz Atasü, bir yandan Ankaralı bir yazar olarak “ölen” kenti için tanıklık yapıyor, diğer yandan kahramanı Güneş Saygılı’nın “tükenişini” anlatıyor. Farelerin işgal ettiği kentin ölümü ne kadar gerçeklik duygumuzu zorluyorsa, yazar olan kadın kahraman Güneş Saygılı ve çevresinde yaşayanların öyküleri de o kadar gerçekliğe oturuyor. Özel yaşamına, seçimlerine saygılı aydın bir aileden gelen Güneş Saygılı ile onun hayatına giren aşka yol vermeyen-veremeyen, geleneklere-statükoya teslim olan, kolay olanı seçen erkekler bir dönemin tanıdık karakterleri olarak karşımıza çıkıyor. Atasü’nün kitabı aşkı da, devrimi de beceremeyen; ütopyalarını gerçeğe dönüştüremeyen, kentlerini savunamayan ve nihai olarak karanlığa teslim eden insanların romanı...
Erendiz Atasü, Camus’un Veba’sına yirmi birinci yüzyıldan bir selam gönderiyor. “Hırpalanan”, “zehirlenen” ve “çöken” başkentimizi anlatıyor:
“Birkaç on yıl uçup gitmiş...Şehrin simgesi Hitit Güneşi batmış...Astığı astık, kestiği kestik bir satrap geçmiş şehrin başına, bağımsızlığını ilan etmiş! Nefret ediyor şehirden, onu yok edip yerine kendi damgasını taşıyan bir yerleşim kurma sevdasında! Şehri kendi adamlarına havale ediyor. O adamlar da kendi adamlarına. Bitimsiz bir ihaleleler ve ihaleler zincirine vurulmuş şehir can çekişiyor.”
“Gözün Göremediği Uzamlar”ın virüsleri kenti ele geçirip başkent “ölürken”, Güneş Saygılı da tükenişe doğru gidiyor. “Kişi uçurumun kıyısında bulmuşsa kendini, tükenmişse zaman ve mekan, atlamalı!” Bu cümle bana Adalet Ağaoğlu’nun Bir Düğün Gecesi romanının o unutulmaz “İntihar etmeyeceksek içelim bari” cümlesini çağrıştırdı. Bazen sorun umut-umutsuzluk değildir artık, sadece seçeneksizliktir...
Roman, genç insanların dünyayı değiştirme ve kendilerine yeni bir dünya kurma umutlarıyla başlıyor. Sonra yavaş yavaş genç insanlar yaşlanıyor, değişen düzene uyum sağlıyor, kentin tükenişine katılıyorlar. Güneş Saygılı’nın Gerçek Yaşamı, kent-insan ilişkisi, aşk ve tükenişe dair bir roman...Kitabı bitirdiğimde bir kadın okur olarak, boğazıma bir yumru takıldı...Başkentte yaşayan bir yurttaş olarak da  derinden hüzünlendim...
---------------------------------------------------------------------
Güneş Saygılı’nın Gerçek Yaşamı, Erendiz Atasü, Everest Yayınları, 291 sayfa.
----------------------------------------------------------------------

Cumhuriyet Ankara ekinde  27 Mart 2012 tarihinde yayımlandı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder