2 Mayıs 2012 Çarşamba

"Kennedy"li bir skandalın roman hali


Joyce Carol Oates'ten “Chappaquiddick skandalı” nın romanı: Kara Su

Oates, “Kara Su”yun altından “bildiriyor”


 
Amerikalı yazar Joyce Carol Oates, Edward Kennedy'yi başkan adaylığından eden ve “Chappaquiddick skandalı” olarak anılan olayı Kara Su adıyla romanlaştırmış. Kara Su; genç bir kadının “muktedir” bir siyasetçiyle tanışması, onun tarafından “seçilmenin” büyüsüne kapılması ve aynı gün adamın kullandığı arabayla bir göle uçarak ölümünün hikayesi...Oates “gerçek” olayın üzerinden 33 yıl geçtikten sonra (1992 yılında ) hayatı romana çevirerek yeniden kurgulamış. Genç kadının “gözünden” ve “kara su”yun dibinden bildiriyor...

Önce artık tarihe malolmuş “gerçeği” anımsayalım: Edward Kennedy aday olması beklenen 1972 başkanlık seçimleri öncesinde (1969 yılında) Mary Jo Kopechne adlı genç bir kadınla gece geç saatte ve büyük olasılıkla sarhoş Chappaquiddick adasındaki bir partiden ayrılır ve kısa bir süre sonra arabası bir köprüden uçarak küçük bir göle düşer. Kennedy kurtulur, genç kadın ölür. Bu kazadan sonra Kennedy'nin hemen polisi aramaması, sarhoş araba kullandığı savları tartışmalara yolaçar. Kardeşlerinin suikast sonucu öldürülmesi nedeniyle başkan adayı olmasına kesin gözüyle bakılmasına karşın, bu olay Kennedy'nin siyasi yaşamını olumsuz etkiler ve adaylıktan çekilmek zorunda kalır. Kennedy 1980 yılında başkanlık için Demokrat Parti'den Jimy Carter'a karşı aday adayı olmuş, ancak seçilememiş. Başkanlık umudu yokolunca, kendini senatoya vermiş. Wikipedia'daki biyografisinde kardeşleri suikastlere kurban eden Edward Kennedy için “Hiç suikaste uğramamış bir siyasetçidir” vurgusu yapılıyor. Edward Kennedy 2009 yılında 77 yaşındayken kansere yenik düşerek yaşamını yitirmiş...
Gelelim bu gerçeğin roman haline...Romandaki genç kadının adı Kelly Kelleher...Erkeğin adı yok. Sadece ünvanıyla anılıyor: Senatör. Bu adsızlık güçsüzlüğünden değil, tersine “gücünden”. Genç kadın bir 4 Temmuz günü bir partide tanıştırıldığı Senatör'den etkilenir, “Senatör onu seçmiştir”, partiden beraber ayrılırlar, Senatör'ün kullandığı araç göle uçar...Senatör kurtulur, Kelly Kelleher “kara su”da boğularak ölür. Oates, yaşanmış bir olayı yeniden kurgularken; genç kadının “kara suyun” altındaki inlemelerini, yalvarışlarını, son çığlıklarını, son sözlerini duyuruyor. 1969'da kimselere duyuramadığı: “Ölecek miyim?...Bu şekilde?” “Öyle bir kız değildi, işte o kadar. Yani yeni tanışmış iki kişiydiler ki bu , iki yabancı olmaya çok yakındır. İnsan böyle boğulmayı kendi seçmez, böyle ölmeyi, batan bir arabada bir yabancıyla kısılıp kalarak.”
Üstelik öyle büyük bir aşk falan da yoktur henüz... Yeni tanışmışlardır, genç kadın “seçilmiş” olmanın gururu ve heyecanıyla Senatör'ün peşine takılmıştır...Kısacık bir hikayeye bu kadar büyük, bu kadar kesin, bu kadar kara bir son ne büyük haksızlık, ne büyük trajedi...
Yazar, genç kadının kısa yaşam öyküsünü gelgitlerle, suyun altındaki son anlarıyla birlikte anlatıyor. Genç kadının boğulmadan önceki son çırpınışları, Senatör kendini kurtarırken ayakkabılarına yapışması, itilmesi, ciğerleri “kara su”yla dolarken Senatör'ün dönüp kendisini kurtarmasını beklemesi, umutla-umutsuzca seslenişi... Genç kadın bu karabasanı bir gün herkese anlatabileceği bir öyküye dönüştürmeyi umar: “Batmış bir otomobilin içinde tutsak kalma kabusunun, boğulayazmanın, kurtarılmanın öyküsü. Korkunçtu, feci. Sıkışıp kalmıştım, sular içeri sızıyordu, O yardım istemeye gitmişti....”
Fakat bu hikayeyi Kelly Kelleher anlatamaz bize, Oates anlatır. Oates, sonunu bildiğimiz bu trajik olayı genç kadının ağzından aktarırken; an be an o karabasanı duyumsatıyor, yaşatıyor. Yazar, romanını “Kelly'lere” adamış. Kimdir bu “Kelly'ler” ? İktidarın, gücün büyüsüne kapılmış kadınlar:
Yanında oturan adam dünyanın 'şerbetli'lerinden biriydi: İktidar ve söz sahibi yetişkinlerden biri, erkek adam, ABD Senatörü, ünlü bir çehre ve dolaşık bir geçmiş; tarihe yalnızla katlanmakla yetinmeyip kendi amaçları için yön verme, yoğurma, söz geçirme yetkisini elinde tutanlardan biri...”

Politika küçük çaplı bir sanat”

Kennedy ailesinin üzerindeki “lanet” üstüne çok şey söylendi, yazıldı. Bu kitap da bu “lanet”in bir başka yüzü belki. Kennedy bu olay nedeniyle yargılanmış, kazayı haber vermediği için suçlanmış, ancak alkollü olduğunu kabul etmemiş. Herhalde, Edward Kennedy için de bununla yaşamak kolay olmamıştır. Ama bir şekilde yaşamış...
Yazar, “politikacı”lara mesafeli. “Onun yaşamı politikaydı, politikanın ne olduğunu bilirsiniz: Uzlaşma sanatı. Uzlaşma sanat olabilir mi? Evet ama küçük çaplı sanatlardan biri.” derken üst perdeden bir dil kullanıyor. Evet, politika “küçük çaplı” bir sanat belki ama bu sanatı icra edenler hayatlarımıza hükmediyor. Kitapta bir başka yerde “Politika, güç ve yetkenin pazarlığı. Eros, güç ve yetkenin pazarlığı” diyor Oates. Bu pazarlıkta hep “muktedirler” mi kazanır, “Kelly'ler” hep kaybeder mi? Muktedirler -hadi “her zaman” demeyelim- ama “çoğu kez” kazanırlar. Kelly'leri “geride bırakırlar”, hayatlarına devam ederler. “Kelly”ler ölür. “Küçük çaplı bir sanat olarak” politika yapanlar “uzlaşırlar” başkalarıyla da, hayatla da... Bir yolunu bulurlar...
Kara Su; “suyun altından” şefkatle, acıyla, duygudaşlıkla yazılmış bir metin...Şiirsel, dokunaklı bir trajedi, kara bir çığlık...Oates bu romanıyla yaşanmış bir olaya yıllar sonra bir kez daha bakıyor ve onu mağdurun gözünden, sesinden “yeniden” yazıyor....
---------------------------------------------------------
Kara Su, Joyce Carol Oates, Can Yayınları, 140 sayfa.
-----------------------------------------------------------------------------
30 Nisan 2012 tarihinde Cumhuriyet Ankara ekinde kısaltılarak yayımlandı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder