19 Mayıs 2014 Pazartesi

Las Vegas, “çakma” kentler panayırı

Vegas'da “Truman Show “



Las Vegas, günahlar kenti...Büyükler için gösterişli dev bir lunapark, Truman Show platosu ve Nuh'un gemisine tıkıştırılmış “çakma” kentler panayırı...


Las Vegas'ın tarihine Warren Beatty'nin oynadığı “Bugsy” filminden aşinayız. Çölde, mafyanın egemen olduğu denetimden uzak bir kentmiş bir zamanlar. 1931 yılında kumarhanelerin legalleşmesinden sonra eski bir gansgter olan Bugsy Siegel tarafından kumarhane merkezi olarak tasarlanmış ve bu hayal (Herkesin hayali kendine göre!) gerçek kılınmış. Çölün ortasında “suç” ve “günah” kavramlarının kapı dışarı edildiği bir kumar ve eğlence kenti yaratılmış. Daha kente iner inmez havaalanında kumar makinaları karşılıyor gelenleri, “acil kumar” ihtiyacı için! Sonra Limuzinler...Bu gösteriş ve şov kentinde Limuzin'den aşağısı kurtarmıyor elbette!

Ünlü Strip caddesi, bir “çakma” kentler geçidi. Oteller, alışveriş merkezleri, restoranlar, barlar, casinolar , tiyatrolar bu kentlerin içinde. Başyapıtların taklitçi karikatürleri, çok acayip, eklektik, post modern bir mimari kaos, garip bir “harika”lar diyarı panayırı. Her adımda, her an şaşırıyorsunuz. Özgürlük Heykeli, gökdelenler ve New York; Eyfel Kulesi, Şanzelize ve Paris; kanallar, köprüler ve gondollarla Venedik; dev heykeller, Trevi Çeşmesi ve Roma; piramitler ve dev sfenkslerle Mısır, sonra Monte Carlo, tropik bitkilerle dolu bahçeler, dünyanın en büyük dönme dolabı v.s...



Las Vegas'ta herşey hayal, her şey sanal, her şey göstermelik, her şey şov için. Hiçbir şey gerçek değil; ne kentler, ne kanallar, ne heykeller, -hatta- ne de gökyüzü! Bir akşam Roma'da yemek yiyoruz! Tepemizde masmavi bir gökyüzü, ilerleyen saatlerde gökyüzü pembeleşiyor, arada bir minik havuzun üzerine yağmur yağıyor, sonra yavaş yavaş gökyüzü kararıyor ve yıldızlar çıkıyor...Pempeleştiriliyor, yağdırılıyor, karartılıyor, çıkarılıyor, demek daha doğru...




Şov-lar bitmiyor. “Her saat başı” Ocen's Eleven filminin çekildiği Bellagio otelinin önünde su ve ışık gösterisi oluyor, başka yerlerde yanardağlar patlıyor, heykeller canlanıyor, bir gemiden korsanlar çıkıyor, Atlantis efsanesi canlandırılıyor...Bunlar ücretsiz gösteriler. Ayrıca, her otelin içindeki tiyatrolarda büyük gösteriler, konserler var. Onlar da son derece pahalı ve kentin ruhuna uygun. Müzik ikonlarının taklitleri sahnelerde. Biz Beatles Tribute konserine gittik. John Lennon, Paul McCartney, George Harrison ve Ringo Star gibi giyinmiş müzisyenler Beatles şarkıları söylediler. Bir başka akşam da One Million Dolars Quartet'i izledik. Müthiş bir gösteriydi. Bu kez sahnede Elvis Presley, Carl Perkins, Jerry Lee Lewis, Johny Cash vardı!

Las Vegas,'ta Elvis Presley'den geçilmiyor. Sokaklarda birçok “çakma” Elvis görüyorsunuz, hatta Las Vegas'a evlenmeye gelen bazı çiftlerin nikahını da Elvis Presley'ler kıyıyormuş. Sokaklarda “çakma” Marilyn Monroe'ler, Michea l Jackson'lar da az değil. Yanlış anlaşılmasın, sadece taklitler değil; dünyaca ünlü birçok star da sahnelerde. Rod Stewart, Britney Spears, Celine Dion, Carlos Santana... Fiyatlar 100 dolarla 768 dolar arasında değişiyor.






Las Vegas'ta her şey kumar için. New York'ta Central Park'ta bile sigara içilmesi yasakken, burada kumarhanelerde sigara serbest. Ne de olsa, burası bir günah-lar şehri, kumar ve fuhuş yasal. Hristiyanlıktaki yedi ölümcül günahtan ikisi, şehvet ve oburluk tezahürleri her yerde. Las Vegas'ta yaşanan, Las Vegas'ta kalırmış! Kumar oyna, para harca, günah işle ve unut! Caddelerde üzerlerinde çıplak kadın resimleri ve telefon numaraları bulunan araçlar dolaşıyor. Adım başı yaşlı başlı kadın ve erkekler ellerinde şaklatarak çıplak kadın resimleri ve telefon numaraları bulunan kartvizitler dağıtıyor. Üzerinde “Orgazm Clinic” ya da “Girls direct to you” yazılı tişörtler bulunan yaşlı kadınların bu kartvizitleri dağıtması şaşırtıcı bir manzara oluşturuyor.

Las Vegas'ta her şey büyük, herkes çok iddialı, birçok yerin önünde “dünyanın en büyük...”yazılı tabelalar var. Ama sürprizler de yok değil, onlar da “büyük”. Örneğin bir çakma kentin içinde karşımıza çıkıveren Richard Mac Donald sergisi. İngiliz Kraliyet Balesi ve Cirque de Soleil danscılarıyla çalışan sanatçının heykellerindeki hareket, uyum ve zerafet müthiş. Bir başka yerde canlanan heykelleri ararken (!), bir özel galeri karşımıza çıkıveriyor. Picasso, Dali, Andy Warhol ve Chagall'lar satılık! Ama galerinin bomboş olduğunu da söylemeden geçmeyelim, Las Vegas ziyaretçilerinin ilgisi daha çok taklitlere, “şov”lara...


Las Vegas, insanın gerçeklik algısını sarsıyor. Aynı günde Roma'da yemek yiyip, Venedik'te gondola binmek, Mısır'da Titanic sergisini görmek, Eyfel kulesine çıkıp, New York'taki Özgürlük heykeli önünde fotoğraf çektirmek mümkün! Araya volkan patlamaları, sahne şovları ve elbette kumar da sıkıştırabilirsiniz. Gerçekçi olmayın; şovu seyredin, oyuncusu olun! Truman Show'da bir turistik seyahat süresince figüransınız! Kameralara el sallayın!
----------------------------------------------

Cumhuriyet Gazetesi Pazar ekinde  18 Mayıs 2014 tarihinde yayımlandı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder