8 Ağustos 2013 Perşembe

Bir “kadın hastalığı” olarak hayatı sevmek!



Sibel K. Türkerin Hayatı Sevme Hastalığı romanı, bu yıl iki önemli edebiyat ödülünü kazandı. 2013 Yunus Nadi roman ödülü ve Doğan Kitap’ın Duygu Asena’nın anısına saygı duruşu olarak düzenlediği Kadının Halâ Adı Yok” Roman Ödülü’ne layık görüldü. Roman bu ödüllerden önce eleştirmen Irmak Zilelinin “Havada asılı kalma hali” başlık yazısı ve yazarın buna verdiği yanıtla edebiyat çevrelerinde tartışma yaratmıştı.

Sibel K. Türker’in eleştiriye yanıt verdiği yazıdaki Ben 12 Eylülde ne yapıyordum? İsim yapmış bir aileye mensup değilim, siyasetten çekenler oldu bu ailede ama onların maceralarını yazma heveslisi de değilim. Ben ne yapıyordum o tarihlerde? Annemle hayatta kalma savaşı veriyordum” ifadelerinin dozu çok sertti. Evet, Irmak Zileli’nin 2012 yılı Yunus Nadi roman ödülünü kazanan Eşik romanının otobiyografik bir yanı vardı. Babası, annesi, dayısı Aydınlık hareketinin liderleri olan Irmak Zileli’nin hayatı roman” gibiydi, ancak kolaya kaçıp basit bir aktarıcılıkla yetinmemiş, bu hayatı sağlam bir kurgu ve özenli bir dille romana çevirmeyi başarmıştı. İki yazar tartışmaların ardından ödüldaş” olurken; keşke Sibel K.Türker o yanıtı yazmasaydı, romanla okur arasına girmeseydi diye düşünenler arasında olduğumu eklemeliyim.

Sibel K. Türker’in romanının konusu kadınlar ve hayatı sevme” hastalıkları. Hayata umutla, umutsuzlukla, acıyla, öfkeyle, korkuyla, aşkla, nefretle tutunma, yapışma halleri. Roman İnsan annesini kaybedince ölümlü olduğunu anlıyor. Bir de aşkın bitme noktasında” diye başlıyor. Türker’in kahramanı olan kadınlardan Ayda, sevgilisi tarafından terkedilince aşk acısından enkaza dönüyor. Çünkü “Yetimhanede büyüyen kızlar bir erkeği çok fazla sever”. Ayda’nın açlığa, yoksulluğa meydan okuyup hayatta kalmaya direnen annesi Şükran ve “bir nesne olarak paradan hoşlanmayan, ama onun gittiği yönü, cesaret ya da korkaklığını, hamlelelerini, ya da çekingenliğini izlemeyi seven” bankacı Neşe de romanın diğer kadın kahramanları.

Kadınların hayat imtihanı iki cephede verilir, ekmek parası ve aşk. Yazar, kadınların bu iki alandaki zorlu mücadelesini ayakları yere sağlam basan kadın karakterler ve birbirinin yaralarını sağaltan kadın kahramanlarının dayanışmasını öne çıkararak anlatıyor. Kadınlar aşk hikâyelerinin hem mağduru, hem de mağruru bir anlamda. Izdıraplarından, acılarından bazen arabesk iççekişler, bazen de yazarlara ilham vereceğini umdukları soylu hüzünler çıkarırlar. Ayda gibi bazen Bir yazarın gözüne girmek için ne yapmam gerekiyor? Daha fazla ne kadar dramatik olabilirim? Delirerek mi, uçurumdan atlayarak mı, depremde enkaz altında kalarak mı” gibi cümleler geçer içlerinden. Ayda, Geniş Geniş Bir Denizde yazılmak isterdim” diyor. Jean Rhysın -Charlotte Brontenin Jane Eyre romanındaki- çatıdaki deli kadın”ın gözünden, bakış açısından yeniden yazdığı müthiş bir romandır bu. Neşe ise Mardin Eden” olmak istiyor, ne de olsa o intihara eğilimli bir karakter. Hayatı Sevme Hastalığının kahramanları Sibel K.Türker tarafından yazılmak” isterdi. Sibel K. Türker de yazmış. Kadınların içinden, sesinden, dilinden, yanından...

——————————
Hayatı Sevme Hastalığı, Sibel K.Türker, Can Yayınları, 236 sayfa.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder