1 Haziran 2011 Çarşamba
Selçuk Altun’dan Bizans Sultanı
Selçuk Altun, son romanı olan Bizans Sultanı ile “zengin-güçlü-zeki-bibliyofil (kitapsever-kitap kurdu)-estet” ve “erkek” kahramanlarına bir yenisini daha ekliyor. İstanbul’da yaşayan kahramanı aracılığıyla Bizans tarihine, gizemli, bulmacalı, oyunlu bir serüvene götürüyor okurlarını. Bizans resmi tarihine göre imparator Xl. Konstantinos Osmanlı’ya kılıç sallarken ölmüş. Selçuk Altun, bazı tarihçilerin Konstantinos’un Avrupalı Hristiyan krallıklardan destek sağlayarak imparatorluğunu diriltmek üzere kaçtığı değerlendirmelerine kulak vererek romanını kurgulamış. Konstantinos’un gizli servetini ve sürgündeki tahtını emanet ettiği soyluların oluşturduğu Nomo adlı gizli örgüt vasiyetini yerine getirmek üzere torunlarını arar. Kahramanımızın vasiyeti öğrenebilmesi için aşamalı sınavlardan geçmesi gerekir. Bu sınavlar okuru entellektüel-tarihi bulmacalara, Bizans tarihinin izlerinin arandığı İznik, Antakya,Trabzon ve Kapadokya’ya götürüyor.
http://tureykose.blogspot.com/2011/06/selcuk-altundan-bizans-sultan.html
Selçuk Altun’un daha önceki iki kitabı adlarını şair Oktay Rifat’in dizelerinden alıyordu. “Yalnızlık Gittiğin Yoldan Gelir” kitabında dünyanın en iyi yazarını arayan (Thomas Bernard) zengin, aylak, estet kahraman; “Bir Sen Yakınsın Uzakta Kalınca”da bu kez yaşayan en iyi ressamı (Howard Hodgkin) arar. “Senelerce Senelerce Evveldi” romanında ise, cebinde milyon dolarlarla dünyayı gezen kahraman İstanbul-Buenos Aires arasında bir Edgar Allan Poe gizemi peşindedir. Yazar Bizans Sultanı’nda da en sevdiği şair olan Louise Glück ile Kavafis, Seferis ve Poe adlarını anmadan geçmiyor. Bedri Rahmi Eyüboğlu’nu İstanbul Destanı’ndan dizelerle selamlıyor ve kitap Karacaoğlan’ın “Ak göğsün arası Zemzem pınarı/İçsem öldürürler, içmesem öldüm” dizeleriyle sona eriyor.
Selçuk Altun’un roman kahramanlarının fazla bilgiç, yukarıdan üslubu, entelektüel böbürlenmenin dozu bazen okuru rahatsız ediyor. “Bir Sen Yakınsın Uzakta Kalınca” kitabındaki “Cambridgeli bir öğretim üyesinin altı aylık maaşı tutarında, uygun sayılır bir fiyata heykelciği ele geçirdim”, “İnsanatı sevemedim. Onları sürekli cahil, sığ veya rüküş diye damgaladım” gibi cümleleri aktaralım. Aynı kitaptaki “Ellisine gelmek üzeresin ve 2200 dolar eşiti maaşın var. Bir günlük faiz gelirimin, aylık maaşından yüz küsur kat daha fazla olduğunu söylemek zorundayım. Bu, sana dayak atmaya harcadığım 30 dakika sonunda bile kuşa dönmüş maaşının iki katı tutarında net faiz geliri sağladığım anlamına da indirgenebilir. Kümes büyüklüğünde bir evin olması için sen 65 yaşına dek sürünürken ben bıkana dek aylaklığın erdemini keşfetmenin tadını çıkaracağım” sözleri de Altun’un kahramanları hakkında fikir verebilir. Bizans Sultanı’nda da kahramanımız dünyayı dolaşıyor, limuzinlerden inmiyor, sık sık “kadrolu pezevengi” göreve çağrılıyor ve pahalı telekızlarla beraber oluyor.
Selçuk Altun’un kahramanlarının sıradan insanlara-hayatlara tepeden bakan tavrı zaman zaman rahatsız edici olsa da; okuru yeni kitaplar, yeni yazarlarla tanıştırması, entelektüel oyunlara katması, gizemli labirentlerde dolaştırması zenginleştirici deneyimler. Yazar, “serendipity” sözcüğünü sık sık anıyor, “Bir güzeli ararken diğerine ulaşmak”. Ne zaman Altun’un bir kitabını okusam; yeni yazarların, kitapların peşine düşüyorum...
Bizans Sultanı, Selçuk Altun, Sel Yayıncılık, 189 sayfa.
Öneri: İmkansızın Şarkısı, Haruki Murakami, Doğan Kitap.
Cumhuriyet Ankara Eki'nde yayımlandı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder